Paylaş
Ev Eksenli Çalışanlar ve Mücadele

 Işıl ışıl parlayan lüks alışveriş merkezlerinde; yüzlerce avroya, dolara satılacak bir tekstil markasının; varoşlarda, bir çuval içinde sokak sokak dolaştırılarak dağıtılması, yoksulların evlerinde kısa bir süreliğine kalması, orada üstüne kadınlar ve küçük parmaklarıyla kız çocukları tarafından boncuklar nakşedilmesi ve tekrar yoksul mahallelerde torbalar içinde dolaşarak aracıların dükkânlarına, oradan da fabrikaya yolculuk etmesi... İşte bu kadar zahmet, bu ısrar hep bedava emek için. Lüksü ve markaları kazıdığımızda altından çıkan kölece çalıştırılma ve kölelikten başka bir şey değil.

Evlere girip çıkan bu işler bazen tekstil ürünleri, bazen metal, bazen gıda maddeleri, bazen elektrik aksamları. Fakat hepsi de ucuz emek peşinde koşan kapitalistler tarafından varoşlara sürülüyor. Ve buradaki bedava emek deposundan beslenip ülkenin, hatta dünyanın dört bir yanına yayılıyor.

 "Düzen"li Çaba

 Kapitalistlerin en ucuz emek alanı olarak yoksul mahallelerde, evleri seçmesi ise biz kadınlar açısından belki de en çok üstüne düşünülmesi gereken konuların başında geliyor.

Emek gücünü fabrikalara taşımaktansa, evlere işi taşımak cin fikirliliği nasıl oluştu acaba?

Mahrem alan olarak görülen evlerin yüksek duvarları ardında hapsolan emek gücüne gözünü dikenler, büyük oranda kadınlardan oluşan bu ucuz emek ordusuna ekmeğini kazanmak için başka seçenek bırakmayanlarla aynı kulüpten olmalı. Zenginler kulübü.

Kadınların işsiz, bu kadar mesleksiz kalmaları için, sırtındaki yeniden üretim yüküyle hayatın her alanında arkada olmaları için "düzen"li bir çaba gerekmiş olmalı.

 Kadın ve İşçi

 Evet. Eğer ev eksenli çalışanlar da işçidir ve onların da hakları vardır diyeceksek, yanında ev eksenli çalışanların %90'ından fazlası kadındır ve kadınların da hakları vardır demek gerek.

Kadınlar evlerde bakım emeğiyle hüküm giymiş olmasalardı, kapitalistler evlerimizde yağmalayacak böyle bir emek gücü bulabilecekler miydi? Kuşkusuz onların egemenliği söz konusu olduğunda, sömürü için başka yöntemler geliştirmekten de geri durmayacaklardı. Ancak burada bilinen bir doğruya bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Kadınların tarihsel ezilmişliği, erkek egemenliğinden beslenen cinsiyetçi iş bölümünün yarattığı bu zemin, kapitalistlerin başka bir şey aramalarına da gerek bırakmıyor. Düzen kucağında bulduğu bu nimeti sömürmekten geri durmuyor.

 Ev Eksenli Çalışanlar Nekadar ki?

 Devletler ev eksenli çalışanların istatistiğini tutmuyor.

Aslında bu tutumun kendisi devlet eliyle enformel sektör yaratıldığının ve bu emek sürecinin sermayeye peşkeş çekildiğinin göstergesi olmalıdır.

Onun içinde hem Türkiye'de, hem de dışarıda ev eksenli çalışan işçilerin sayısı hakkında sağlıklı bir bilgi edinmek zordur.

Neyse ki ev-eksenli çalışan işçileri görünür kılınması ve işçi olarak haklarının tanınması için mücadele eden örgütlerin sayısı artıyor.

Bunlardan ilki 1972 den beri kurulu bulunan Sewa. Sewa, Hindistan'da ev-eksenli çalışanlar da dahil enformel ekonomide çalışan tüm kadın işçileri kapsayan bir sendikadır. Bir diğeri de merkezi İngiltere'de bulunan "HomeNet Uluslar arası Ev-Eksenli Çalışan İşçiler Ağı". HomeNet yıllardır enternasyonel bir örgütlenme ağı yaratmaya çalışıyor. Dünyada farklı bölgelerdeki ev-eksenli çalışanları haritalayarak tespit ediyor, aralarında koordinasyon kurmaya çalışıyor.

Bizde de ev eksenli çalışan kadınlarla ilgili örgütlenmeler yapan kuruluşlar var. Türkiye HomeNet, Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, Ev-Eksen, İmece Kadın Dayanışma Derneği ev eksenli çalışan kadınların sorunlarına eğilen örgütlenmeler.

 Ev eksenli çalışmayla ilgili pek çok akademik çalışma da yapılıyor. Klasik sendikaların, kamunun bu alanı yok sayma gibi bir yaklaşımı yavaş yavaş terk ediliyor. Henüz bu yok saymama konumunun yerini sahiplenme ve kapsama gibi bir yaklaşım alabilmiş değil. Fakat tüm bu gelişmeler ev eksenli çalışanların mücadele olanaklarına zemin oluşturacak bir birikimin oluştuğunu da göstermektedir.

 Ev Eksenli Çalışanları Görmemek

 Bazılarına göre ev eksenli çalışanların örgütlerini yaratmak doğru değil. Ev eksenli çalışanların sorunları etrafında örgütlenmek ev eksenli çalışmanın ömrünü uzatır

"Yani kölelerin yarasını sarmak gibi bir şey" olarak görülüyor.

Bu emek sömürüsü kendi kendine yok olmayacak, ya da birileri gelip ev eksenli çalışan kadınları kurtarmayacak.

Ev eksenli çalışan kadınların örgütleri büyüdükçe, geliştikçe, sendikalar bu alanı da faaliyet konuları arasına aldıkça ev eksenli çalışanların hak alma mücadelesi güçlenebilir,  kölece çalışmanın önüne geçmek mümkün olabilir.

Ev eksenli çalışma sadece kayıtsız, güvencesiz kölece bir çalışma olduğu için değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden beslenen ve onu yeniden üreten bir sistemin parçası olduğu için de mücadele edilmesi gerekmektedir. Kapitalizmi, erkek egemenliğini ve cinsiyetçi iş bölümünü birlikte sorgulamalıyız.

 Ev Eksenli Çalışma Tercih Edilen Bir İş midir?

 Denebilir ki evde çalışmayı tercih eden kadınlar olabilir?

 Gerçekten ev eksenli çalışma kadınların tercihi olabilir mi? Elbette ki hayır. Kadınların esnek, güvencesiz, kayıtsız işlere mahkûm edilmesi, sermaye sınıfının çıkarlarıyla ve erkek egemen toplumsal yapıyla ilişkilidir.

Cinsiyetçi iş bölümünün varlığı kadınların ev eksenli çalışmayı tercih değil zorunluluk olarak yaşadıklarının kanıtıdır.

 Kadınlar Olmadan Olmaz

 Bir malın üretimi eskisi gibi devasa fabrikalarda yüzlerce işçi yan yana çalışarak olmadığı, tam aksine üretim sürecinin parçalanarak coğrafi olarak ta hareketlendiği, üretimin esnekleştiği ve kuralsızlaştığı biliniyor.

 Markalara baktığımız zaman bazen üretim işine hiç girmediklerini, sadece tasarım, bilgi gibi yaratıcı kısımları üstlendiklerini, üretim sürecini taşeronlar ağı kurarak sürdürdüklerini görüyoruz

Bu üretim organizasyonu birçok halkadan oluşuyor. Ev eksenli çalışma üretim zincirinin parçalarından sadece bir tanesi. Daha doğrusu en ucundaki bölümü...

İşte sınıf mücadelesinde en çok göz ardı edilen de bu son halka.

Üretim zincirinin her bir halkasının birbirine bağlı olması kadar sınıf kavgasında da her halkanın birbirine bağlanması gerekiyor. İşçi sınıfının sermayeye karşı güç yetirebilmesi; zincirin en son halkası, yani güvencesizler, yani kadınlar örgütlenmeksizin olanaksız.