25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü" kapsamında Antalya 25 Kasım Kadın Platformu tarafından kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla yürüyüş düzenlendi. Aydın Kanza Parkı'nda bir araya gelen yüzlerce kadın ellerinde dövizlerle kadına şiddete vurgu yaptı. "Yaşasın kadın dayanışması", "Kadın cinayetlerini durduracağız", "Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz", "Ölüm istemiyoruz" sloganları eşliğinde yürüyüşe geçti. Kadınlar ellerinde dövizler ve sloganlarla Güllük Caddesi'nden Cumhuriyet Meydanı'na ulaştılar.
Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan İmece Sendikası'ndan Tülay Korkutan, yaşamın her alanında kadına baskı yapıldığını söyledi. Korkutan, kadınlar üzerlerinde oluşturulmaya çalışılan tüm baskı ve ötekileştirme politikalarına karşı alanlarda olduklarını ifade etti.
Basın açıklamasının videosuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=W8_3tSGaq2E
Basına ve Kamuoyuna
İktidarının ayrımcılık ve eşitsizlik üreten cinsiyetçi politikaları
sonucunda bütün bir toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir.
Bugün
11 yıllık iktidardan beslenen erkek egemen tahakküm en kirli yüzünü
kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve
cinayetler olarak
göstermektedir. Geçen 25 Kasımdan bu yana, erkek şiddeti hız kesmeden
devam etti. "Erkeklerin sevgisi her gün
3 kadın öldürülüyor" sloganları
artık geride kaldı. Her gün aramızdan 5 kadın ayrılıyor! Kadınların
katilleri en yakınlarındaki
erkekler; kocalar, eski kocalar, babalar,
ağabeyler, sevgililer… 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve
dayanışma
gününde, erkek şiddetine karşı dayanışmak için buradayız.
Şiddete karşı çaresiz" değiliz, çare "biz"iz!
Devlet; erkek dilini de elini de bedenimizden çeksin artık!
Devletin
kadın bedeni üzerinde yürüttüğü eril politikaları biz kadınları yaşamın
her alanında baskı altında tutmaya devam ediyor.
Başbakan, kadın erkek
eşitliğine inanmıyorum, dedi. Erkekler kadınlara şiddet uygulamaya,
kadınları öldürmeye devam etti.
Kadın mıdır kız mıdır bilmiyoruz, dedi.
Mahkemeler rıza var deyip tecavüzü görmedi. Kadınları hiç görmedi
başbakan, her
kürtaj bir Uluderedir dedi, kadınların bedenini yine savaş
alanına çevirdi. Hastaneler kadınları fişleyip, kapıdan geri gönderdi.
Eşcinsel çift ahlaka terstir dedi, homofobi ve transfobiyi besledi,
nefret cinayetlerinin önünü açtı. Bugün ise kızlı erkekli yaşanmasına
müsaade etmeyiz, diyor. Erkekler "namus" bekçiliğine soyunuyor, olan
yine kadınlara oluyor. Erdoğan'ın her sözü biz kadınların
hayatlarını
tehdit ediyor. İstediğimiz yaşamları kurmamıza, özgürleşmemize ve
güçlenmemize engel oluyor. Nerede, nasıl ve kiminle
yaşadığımız Erdoğan
başta olmak üzere kimseyi ilgilendirmiyor. Evlilik ve çocuk
teşvikleriyle dayatmaya çalıştığı yaşam biçimlerine
direniyoruz. Bize ne
giyineceğimizi, kiminle sevişeceğimizi, kaç çocuk doğuracağımızı, nasıl
yaşayacağımızı söyleyen başbakana ve
bu sözlerin savunuculuğunu yaparak
bizi denetlemeye çalışan kadın düşmanlarına ve homofobiklere
sesleniyoruz: Boşuna heveslenmeyin,
biz kadınlar erkek egemenliğine
boyun eğmediğimiz gibi sizlerin kadın düşmanlığınızı ifşa etmeye devam
edeceğiz. Heteroseksüel aile
kurumunuza sıkışıp kalmayacağız.
Gezi
direnişi boyunca ülkenin her tarafında kadınlar gözaltına
alındıklarında, cezaevine konduklarında polisin tacizine, işkencesine
maruz kaldılar. Direniş boyunca kadınlara yönelen bu şiddetin kadınlar
tarafından teşhir edilmesiyle birlikte verilen mücadele,
gözaltında
polis tacizine karşı tepkiyi de daha da güçlendirdi. Ancak tüm bunlara
rağmen gözaltında çıplak aramaya maruz
bırakılan kadın arkadaşımızın
davalarında mahkeme haksız aramayı tespit ettiyse de, yaşananın adını
"taciz ve işkence" olarak
koyamadı. Kırmızı fular takarak sosyalizm
propagandası yapması iddiasıyla tutuklanarak Alanya cezaevine gönderilen
Ayşe Deniz
Karacagil de gardiyanların tacizine maruz kaldı ve erkek
devlet bunu yine görmedi. Bizler buradan gözaltında tacizi tekrar ifşa
ediyoruz
ve bu durumun takipçisi olacağımızı bir kez daha yineliyoruz
4+4+4
eğitim sistemiyle eve kapatılan kız çocuklarının eğitim hakları elinden
alınırken, çocuk gelinlerin sayısı her gün artıyor. 4+4+4 den
sonra 18
yaşından küçük çocuklarını evlendirmek için mahkemeye başvuran
ailelerin sayısı %94 arttı. 2012-2013 eğitim-öğretim yılıyla
birlikte
uygulanmaya başlanan sistem kapsamında ortaokulun ardından öğrencilere
açık öğretim kapsamında da eğitime devam etme
imkânı verilmesiyle toplam
136 bin 115 öğrenci okulu bıraktı. Kız ve erkek öğrenci oranlarına dair
ayrıntı vermekten kaçınan bakanlık,
gerçeklerin üzerini kapatmaya ve
kız çocuklarının eve kapatılmak istenmesine yönelik tepkileri bertaraf
etmeye çalışmaktadır. Tahmin
etmekte çok zorlanılmayacağı üzere, bu
rakamların büyük bir kısmını kız öğrenciler oluşturmaktadır.
AKP'nin Hedefi Aileyi, Sermayeyi Ve Erkekleri Güçlendirmek
Erkek
şiddetini önlemek için çıkarılan 6284 sayılı yasada bile hedef 'ailenin
korunması' oldu.Üniversitede evlenen çiftlerin
kredisini silecek
tasarıyı çıkarırken, öğrencilerin hangi koşullarda yaşadığı ile ilgili
her hangi bir çalışmadan bahsetmedi. Sosyal
devlet olmanın gereğini
yerine getireceğine, kutsal aile yapısını pekiştirdi.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kadına yönelik
şiddetle mücadelede işbirliğini güçlendirildi.
2011 yılında iki kurum
arasında aile temelli protokoller imzalandı. Boşanacak çiftleri
boşanmadan vazgeçirmek için Bakanlığa
bağlı Ombudsmanlık Büroları ile
Diyanet İşleri Başkanlığı Müftülüklerine bağlı Aile İrşat Büroları iki
ayrı koldan çalışmalarını
hızlandırdı. Erkek şiddeti, küçük devletçikler
olan evlerde, sokaklarda ve iş yerlerinde hayatlarımızı tehdit ederken;
devlet
kurumlarının taciz ve tecavüz rakamlarının hiç de aşağı
kalmadığı ortadadır. Bu sene içerisinde kamu kurumları içerisinde
yaşanan
21 olayda 116 kız çocuğu cinsel istismara uğramıştır. İstismarcı
devlet görevlilerinin hiçbiri ceza almadığı gibi; Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı'na bağlı yetkililere, İstanbul'daki kurumda olduğu
gibi, terfi verilmiştir. Bu bir ödüllendirme değil de nedir
Haksız Tahrik İndirimleriyle Katiller Aramızda Dolaşmaya Devam Ediyor
Erkekler,
Ekim'de 22 kadın ve iki erkek öldürdü, 16 kadın ve kız çocuğuna tecavüz
etti, 20 kadını yaraladı, altı kadın ve
kız çocuğunu taciz etti. Cinsel
taciz, tecavüz ve istismarın devlet eliyle yürütülmesi ve
meşrulaştırılması; bu yıl içinde 148 kadının
yaşamlarında büyük yaralar
açılmasına neden oldu. Bir değil, iki değil onlarca kadın cinsel tacize
ve tecavüze uğrarken, 'Doğur
devlet bakar!' diyen zihniyet; yeni
kurbanlar aramaya devam etmekte; sistemin adaleti hâkimlerin takdir
yetkisini arttırmaktadır.
Failler bu yolla serbest kalmakta, kadınlar
kurban haline getirilmektedir.
Bu bağlamda yeni istihdam paketi tam
da bu çifte sömürünün sürdürülmesinin garanti altına alınması için
hazırlanmıştır. Önümüzdeki
günlerde yasalaşması planlanan bu tasarı ile
esnek, kısmi zamanlı ve evden çalışma gibi yeni modeller gündeme
getirilmekte; kadınların
istihdama ucuz iş gücü olarak katılmaları
hedeflenmektedir. Tam da 'üç çocuk' 'üçte yetmez beş çocuk'
dayatmalarına denk düşen biçimde;
kadınlardan ev içlerinde cinsiyetçi iş
bölümüne boyun eğmeleri beklenmektedir. Böylece hem ev içinde eş,
annelik gibi geleneksel roller
aksatılmayacak, hem de işgücüne ucuz ve
taze kan sağlanacaktır. Eğitim, sağlık gibi tüm kamu hizmetlerini
özelleştiren, kreş açmayarak
bakım emeğini kadınlara yükleyenler müjde
diye sundukları paketle biz kadınlar için yeni hak kayıplarını gündeme
getirmek istemektedirler.
Çalıştığı evin penceresinden düşerek
yaşamını yitiren ev işçisi Rukiye Şimşek'in ölümünden Çalışma Bakanlığı
sorumludur.Rukiye şimşek önlem
alınmadığı hayatını kaybetmiştir.Ev işi
iş, ev işçisi işçidir.Ev işçileri; devletin vurdumduymazlığı nedeniyle
her an ölme tehlikesi, meslek hastalığı,
taciz ve tecavüz riskiyle karşı
karşıya.Ev işçilerinin güvencesiz, kayıtsız, görünmeyen tehlikelerle
yüz yüze çalışma koşullarından, kölelik
durumundan Çalışma Bakanlığı
sorumludur, devlet sorumludur. Devlet bu konuda gereken sorumluluğu
almak zorundadır.Özel İstihdam
Büroları kapatılmalı, göçmen ev
işçilerinin iş koşulları iyileştirilmeli ve çalışma izni işverene bağlı
olmaktan çıkarılmalıdır.
Devletin eril dili medyayı da yönetiyor. 2
aylık bebeğini evde bırakıp ailesinin yanına gittiği için, bebeği ölen
kadını cani ilan eden medya;
bebeğin babasından hiç bahsetmedi.
Toplumun ikiyüzlülüğü, erkekliği ve kutsal annelik kavramı, bütün suçu
kadına yüklerken adamın
nerde olduğunu hiç sormadı bile.Denizli'de bir
kadın yine manşetlerden linç edilirken , kadının neden tek başına kyk
tuvaletinde
doğum yapmak zorunda olduğunu kimse sormadı. Ve babadan
yine bahsedilmedi. Sanki bebeği kadınlar tek başına yapıyormuş gibi
suçu
da yalnızca kadına yüklendi.
Çözüm İçin Gücümüz, Barış İçin Söyleyecek Sözümüz Var
Savaşın
yıkıcı etkilerini kadınlar olarak en çok biz yaşadık, en ağır bedelleri
bizler ödedik. Devlet kadın kırımına sesini çıkarmadığı
gibi rojova
devrimi sırasında da savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etti. "kürt
kadınları sizlere helaldir" diye fetva veren erkeklerin
söylemlerini
destekleyen açıklamalarla tecavüzleri yok saydı. Rojavalı kadınları
fuhuşa sürükleyen çeteleri kendi eliyle besledi.
20 dakikalık nikahlara
zorlanan rojavalı kadınları görmedi.Bizler devletin şovenist,ırkçı,tek
bayrakçı yapısını iyi biliyoruz.
Devlet elyle geçen yıl katledilen Sakine
cansız,leyla şaylemez ve fidan doğan özgürlük ve kadın kurtuluş
mücadelesinin önderlerindendi.
bizler
beritanlardan,zilanlardan,rozalardan, claralardan emanet aldığımız ruhla
; erkek,devlet şiddetine,şovenizme,yıkılasıca utanç
duvarına,militarizzme,ve üstemizde oluşturulmaya çalışılan tüm baskı ve
ötekileştirme politikalarına karşı bugün yine alanlardayız.
Dün
Mirabel kardeşlerdik; bugün panzerlerin önüne korkusuzca çıkan kırmızılı
ve siyahlı kadınlar, Rojavada direnen
Kürt kadınlarıyız! Biz, utanç
duvarlarına karşı bedenini ölüme yatırmaktan çekinmeyen; emek, özgürlük,
adalet ve barış mücadelesinde
adım adım, ilmek ilmek yaşamı örenleriz. 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü
eylemliklerimizle; Gezi Direnişinde
kadın dayanışması ve mücadelesini
yükselten kadınların sesini sesimize kattığımızın bir ifadesi olarak iş
yerlerimizde kırmızılar giyiyor;
"Bedenimiz, kimliğimiz, emeğimiz ve hayatlarımız bizimdir!" Diye sesleniyoruz
Antalya 25 Kasım Kadın Platformu
Destekleyen Kurumlar
Halkevci Kadınlar
Halkların Demokratik Kongresi Antalya Kadın Meclisi
İmece Kadın Sendikası
Kadın Danışma Merkezi Ve Dayanışma Derneği
KESK Kadın Meclisi
Özgürlük ve Dayanışma Partisinden Kadınlar
Üniversite Kadın Kolektifi